Gurbet şiiri denince Necip Fazıl Kısakürek, Bahattin Karakoç, Ümit Yaşar Oğuzcan, Aşık Garip, Abdurrahim Karakoç, Kemallettin Kamu gibi isimler aklımıza gelir. Bu sayfamızda ünlü şairlerden gurbet şiirleri kısa, gurbet şiirleri uzun, gurbet ile ilgili şiirler, en güzel gurbet şiirleri sizler için olanlarını yayınladık.
Son Çağrı
Kan çok eski bir ırmak
Bütün köprüler yıkık
Sessizlikte ses korkak
Ağ örüyor karanlık
-Güneşin benim- derdin,
Doğacaksan doğ artık!
Aşk, çok eski bir bahçe
Bıçak bıçak hıçkırık
Gülleri ben suladım
Ben’de kaldı kuraklık
-Yağmurun benim- derdin,
Yağacaksan yağ artık!
Biz, o iki eski kuş
Nedendir bu uzaklık?
Tüm ormanlar kaybolmuş
Kör kuyuda bir çıkrık
-Kaderin benim- derdin,
Güleceksen gül artık!
Söz, çok eski bir çalgı
Sularda titrer kayık
Ben mızrapları kırdım
Sen de kov gitsin, kıtlık…
-Umudun benim- derdin,
Geleceksen gel artık!
—————-
Ben Orada Sen Burada
Ben orada öldüm en çok orada bilmezsin
Orada zaman buruşmuş bir eski resimdi
Orada sen yoktun, gözlerin belli belirsiz
Koptum oradan, bir kırık heykelim şimdi
Bir kolum derin denizlerde tek başına
Ayaklarım çöllerde kum tepelerinde gömülü
Alıp götürür saçlarımı bir soğuk rüzgâr
Ben orada öldüm, en çok orada bir başka türlü
Hiç bende değilsin, burada yoksun ki
Orada var mısın, ya da ben yok muyum
Tek değiliz seninle, bütün olmadık hiç
Şimdi nerdeyiz nasılız bilmiyorum
Orada akşamlar daha çok serin
Ben bu kadar değilim, bu kadar yıkık
Sarhoşum, kederliyim, yoksulum, sensizim
Orası sisler içinde orası karanlık.
Bensiz olduğun yerde değil mi en güzelsin
Bensiz olduğun yerde söyle şarkılarını aşkın
Bir mermeri al, yont, şekil ver ona benden
Bir günah işlercesine sessiz ve dalgın
En iyisi sen burada kal, hep burada
Ellerinle kal, dudaklarınla, gözlerinle
Tut ki bütün renkler senin mavi kırmızı
Burada her şey sen nasıl istersen öyle
Bir büyük ayna duvarlar çok büyük
Orayı düşünme hiç burada soyun
Utandır duvarları pencereleri, kapıları
İki yalnızız şimdi anlıyor musun
Var sandığın sen sen değilsin bir başkası
Benim anlasana benim o yok dediğin
Sabahları bir serin havayım içine dolan
Benim akşamları pencerende beklediğin
Hiçbir şey bilmiyorum, sen anlıyorsun
Senin bilmediklerini anladığım gibi
Güzel, parmaklarının değdiği bir şey
Sensizlikler içinde seninle olmak iyi
Orada bulutlar yağıyor paramparça
Orada ağlayan dağlardır göğe en yakın
Orada sen yoksun, orada bir şey yok
Orada kan ve ölüm, orada yangın
—————-
Bana Bir Şarkı Söyle
Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divâne
Yaralıyım, çaresizim, umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dokul karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Bazan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle
—————-
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir
Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
Ne yapsam unutamam yaşadığımızı
Sevgindi sevgilerin en yalansızı
Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
Dünyada ne benim yerim var artık ne senin
Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.
—————-
Gurbet Elde Baş Yastığa Gelende
Gurbet elde baş yastığa gelende
Gayet yaman olur işi garibin
Gelen olmaz giden olmaz yanına
Siyah toprağıyla taşı garibin
Yazık oldu şu Garib’in haline
Doymak olmaz lezzetine tadına
Her geldikçe yarenleri yadına
Dinmez asla çeşmi yaşı garibin
Gurbet ele garip giden bilinmez
Ağlayınca çeşmi yaşı silinmez
Garip nedir halin diye sorulmaz
Bulunmaz yareni eşi garibin
Gülmez nere gitse garibin yüzü
Kirlidir yakası yaşlıdır gözü
Açmaz bir yol kimseye gizli sözü
Muhabbettir hep sırdaşı garibin
Gurbet elde ben Garib’e kim baksın
Anam yoktur gelip gözyaşı döksün
Sanem yoktur mezarıma taş diksin
Bir çalıdır mezar taşı garibin
—————-
Gurbet
Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!
Necip fazıl kısakürek
—————-
Gönlümdeki Gurbet
Dost ülkeler duman duman önümde
Dağların alnında gurbet yazılı
Göv göcekler firez oldu gönlümde
Çamların dalında gurbet yazılı
Ilgıt ılgıt yeller eser ovadan
Kuşlar tüm tedirgin kalkar yuvadan
Özümüz gövünür yanık havadan
Sazların telinde gurbet yazılı
Gene yanar oldu bağrımın başı,
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı
Atların nalında gurbet yazılı
Bir canım olsa da yurt için versem
Ufka nakış nakış kanımı sersem
Kalk gardaş sılaya gidelim desem
Ötüken yolunda gurbet yazılı
—————-
Gurbet
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı,
Hepsi başka biçimde.
Eriyorum gitgide;
Elveda her ümide.
Gurbet benliğimi de
Bitirmiş bir içimde.
Ne arzum, ne emelim…
Yaralanmış bir elim
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde.
—
Dön Gel Yârim Almanya’dan
Akdereler durgun akar
Gök çayırlar çiğdem kokar
Yavruların yola bakar
Dön gel yârim Almanya’dan
Kimselere hor bakmadım
Boynuma inci takmadım
Elime kına yakmadım
Dön gel yârim Almanya’dan
Yağmur yağar kar sepeler
Görünmez dağlar tepeler
Pas tuttu gümüş küpeler
Dön gel yârim Almanya’dan
Bunca sabır bunca emek
Benim bahtım bu mu demek
Zor geliyor yol gözlemek
Dön gel yârim Almanya’dan
Bakarım yollar toz olur
Morca dağlar boz boz olur
Yiğit yurdundan yoz olur
Dön gel yârim Almanya’dan
Mektup getirmiyor posta
Hasret kalma eşe dosta
Ne olursun agustosta
Dön gel yârim Almanya’dan
Anam babam duacıdır
Yârim başımın tacıdır
Yurt hasreti çok acıdır
Dön gel yârim Almanya’dan
Kırılsın feleğin çarkı
Issız kodu evi barkı
Neme gerek elin mark’ı
Dön gel yârim Almanya’dan
Aş da gel Balkan Dagini
Yeniden belle bagini
Öp vatanin topragini
Dön gel yârim Almanya’dan
Hasan Turan dertli söyler
Gamlı gönül köşkü neyler
Issız kaldı bizim köyler
Dön gel yârim Almanya’dan
Hasan Turan
—
Göçmen
sevdiklerimin başında bir bilmediğim
görmediğim özlemediğim özlediklerimin başında
yurdum olmadan sıladayım
kimsem ölmeden yasta
yollarda gözlediğim ne
mektuplarda beklediğim ne
nereden sürmüşler beni buralar nere
buralar nere, buralar nere
bir bildiğim olmalı, bilmez olmuşum
bir derdim olmalı, gülmez olmuşum
buralara konmuş göçmen olmuşum
bir derdim olmalı, gülmez olmuşum
Bülent Ecevit
—
GURBETE SİTEM
Yollarını santim santim dolaştım
Her bölgende dua ettim el açtım
Buna rağmen hep benimle uğraştın
Ben yaşlandım sen bitmedin be gurbet
Geçti ömrüm asvaltlarda şosede
Uyukladım koltuklarda masada
Her türlü vasıtaya bindim isede
Ben yaşlandım sen bitmedin be gurbet
Bu kadar ızdıraba neydi vesile
Yetmedimi sence çektiğim çile
Usandım dolaşmaktan ben elden ele
Ben yaşlandım sen bitmedin be gurbet
Nedir bana kinin böyle hunharca
Böldün ailemi hep parça parça
Mahsur kaldım otellerde aylarca
Ben yaşlandım sen bitmedin be gurbet
Göstermedin rahat yüzü hiç son günlerde
Sebebi sen oldun çok kaldım darda
Sıkıntılar çektim yağmurda karda
Ben yaşlandım sen bitmedin be gurbet
Saçlarım ağardı yüzüm kırıştı
Büyüdü çocuklar nesil değişti
Günler,aylar,yıllar hep geldi geçti
Ben yaşlandım sen bitmedin be gurbet
NİZAMETTİN ELMA
—
Özledim
“Bu yıl da gidemedim babamın, köyüne.
Adana’nın sarı sıcağı amansız…
Özlem duygularımla ‘Özledim’ demişim.”
Yüregimde kaynar oldu pinarlar
Gölgesine baş koydugum çinarlar
Dallarina güvercinler konarlar
Vatanimin kuşlarini özledim
Dilegimi esen yele buyurdum
Hasretimi kayalara duyurdum
Gölgesinde mişil mişil uyurdum
Hayal hayal düşlerini özledim
Bu duygular çocukluktan beridir
Beni böyle erim erim eridir
Babamin dedemin dogum yeridir
Topragini taşlarini özledim.
Dügünler oldu mu gelin indi mi
Mevlüdü okundu yemek yendi mi
Aranizda saniyorum kendimi
Sofrasini aşlarini özledim
Nazi sitem gelmez boyun egenin
Dostlar varsa bize bir yer begenin
Emmi dayi baci kardeş yegenin
Gözlerini kaşlarini özledim
Yillar var ki Aşudu’ya hasretim
Hayallerim yetim hallerim yetim
Bu sene gelmekti benim niyetim
Şu gönlümün eşlerini özledim
Hasan Turan bu güzellik nerde var
Gögü berrak yildizlari pirildar
Köpük köpük ak sulari şirildar
Şelalenin başlarini özledim.
Hasan Turan
—
Soğuk Suyla Yuyar Seni Bu Gurbet!
Gülmez gurbet elde garibin yüzü!
Daima yaşlıdır kurumaz gözü!
Gönül yaralıdır çekilir sızı!
İnsanı yârensiz koyar bu gurbet! …
Nedir hâlin diye soranın olmaz!
Ağlarsın gözyaşı silenin olmaz!
Can bedenden uçar bilenin olmaz!
Soğuk suyla yuyar seni bu gurbet!
Gurbet elde yitip kaldın be İrfan!
Artık anan yok ki gözyaşı döksün!
Üstelik kabrine yok bir taş diken!
Geçmişini hiçe sayar bu gurbet!
Hızır İrfan ÖNDER
—
Hırs
Gurbet çalışmak demektir
Dedi, hem de gece-gündüz
Çok çalıştı, çok kazandı
Az harcadı, çok biriktirdi
Hele bir dönelim memlekete
O zaman görsünler beni, dedi
Yıllar hep böyle geçti
Az yedi, çok biriktirdi…
Geçenlerde bir kapalı kutu içinde
Memleketine götürdüler onu
Herkes gördü de vah etti
Yazık, o göremedi
A. Erol Göksu
—
Son Çağrı
Kan çok eski bir ırmak
Bütün köprüler yıkık
Sessizlikte ses korkak
Ağ örüyor karanlık
-Güneşin benim- derdin,
Doğacaksan doğ artık!
Aşk, çok eski bir bahçe
Bıçak bıçak hıçkırık
Gülleri ben suladım
Ben’de kaldı kuraklık
-Yağmurun benim- derdin,
Yağacaksan yağ artık!
Biz, o iki eski kuş
Nedendir bu uzaklık?
Tüm ormanlar kaybolmuş
Kör kuyuda bir çıkrık
-Kaderin benim- derdin,
Güleceksen gül artık!
Söz, çok eski bir çalgı
Sularda titrer kayık
Ben mızrapları kırdım
Sen de kov gitsin, kıtlık…
-Umudun benim- derdin,
Geleceksen gel artık!
Bahaettin Karakoç
—
Ben Orada Sen Burada
Ben orada öldüm en çok orada bilmezsin
Orada zaman buruşmuş bir eski resimdi
Orada sen yoktun, gözlerin belli belirsiz
Koptum oradan, bir kırık heykelim şimdi
Bir kolum derin denizlerde tek başına
Ayaklarım çöllerde kum tepelerinde gömülü
Alıp götürür saçlarımı bir soğuk rüzgâr
Ben orada öldüm, en çok orada bir başka türlü
Hiç bende değilsin, burada yoksun ki
Orada var mısın, ya da ben yok muyum
Tek değiliz seninle, bütün olmadık hiç
Şimdi nerdeyiz nasılız bilmiyorum
Orada akşamlar daha çok serin
Ben bu kadar değilim, bu kadar yıkık
Sarhoşum, kederliyim, yoksulum, sensizim
Orası sisler içinde orası karanlık.
Bensiz olduğun yerde değil mi en güzelsin
Bensiz olduğun yerde söyle şarkılarını aşkın
Bir mermeri al, yont, şekil ver ona benden
Bir günah işlercesine sessiz ve dalgın
En iyisi sen burada kal, hep burada
Ellerinle kal, dudaklarınla, gözlerinle
Tut ki bütün renkler senin mavi kırmızı
Burada her şey sen nasıl istersen öyle
Bir büyük ayna duvarlar çok büyük
Orayı düşünme hiç burada soyun
Utandır duvarları pencereleri, kapıları
İki yalnızız şimdi anlıyor musun
Var sandığın sen sen değilsin bir başkası
Benim anlasana benim o yok dediğin
Sabahları bir serin havayım içine dolan
Benim akşamları pencerende beklediğin
Hiçbir şey bilmiyorum, sen anlıyorsun
Senin bilmediklerini anladığım gibi
Güzel, parmaklarının değdiği bir şey
Sensizlikler içinde seninle olmak iyi
Orada bulutlar yağıyor paramparça
Orada ağlayan dağlardır göğe en yakın
Orada sen yoksun, orada bir şey yok
Orada kan ve ölüm, orada yangın
Ü. Yaşar Oğuzcan
—
Gurbet Elde Baş Yastığa Gelende
Gurbet elde baş yastığa gelende
Gayet yaman olur işi garibin
Gelen olmaz giden olmaz yanına
Siyah toprağıyla taşı garibin
Yazık oldu şu Garib’in haline
Doymak olmaz lezzetine tadına
Her geldikçe yarenleri yadına
Dinmez asla çeşmi yaşı garibin
Gurbet ele garip giden bilinmez
Ağlayınca çeşmi yaşı silinmez
Garip nedir halin diye sorulmaz
Bulunmaz yareni eşi garibin
Gülmez nere gitse garibin yüzü
Kirlidir yakası yaşlıdır gözü
Açmaz bir yol kimseye gizli sözü
Muhabbettir hep sırdaşı garibin
Gurbet elde ben Garib’e kim baksın
Anam yoktur gelip gözyaşı döksün
Sanem yoktur mezarıma taş diksin
Bir çalıdır mezar taşı garibin
Aşık Garip
—
Gönül Gurbet Ele Çıkma
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Erzurumlu Emrah
—
Gurbet
Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..
N. Fazıl Kısakürek
—
Gönlündeki Gurbet
Dost ülkeler duman duman önümde
Dağların alnında gurbet yazılı
Göv göcekler firez oldu gönlümde
Çamların dalında gurbet yazılı
Ilgıt ılgıt yeller eser ovadan
Kuşlar tüm tedirgin kalkar yuvadan
Özümüz gövünür yanık havadan
Sazların telinde gurbet yazılı
Gene yanar oldu bağrımın başı,
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı
Atların nalında gurbet yazılı
Bir canım olsa da yurt için versem
Ufka nakış nakış kanımı sersem
Kalk gardaş sılaya gidelim desem
Ötüken yolunda gurbet yazılı
Abdurrahim Karakoç
—
Gurbet
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı,
Hepsi başka biçimde.
Eriyorum gitgide;
Elveda her ümide.
Gurbet benliğimi de
Bitirmiş bir içimde.
Ne arzum, ne emelim…
Yaralanmış bir elim
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde.
Kemalettin Kamu
—
GURBET ELDE
Ne dost vardır, ne arkadaş
Geçmez günler gurbet elde
Kahrolursun yavaş yavaş
Geçmez günler gurbet elde
Gönlün kırık, küskün olur
Dudakların suskun durur
Sıla senin tutkun olur
Geçmez günler gurbet elde
Yabancıdır bakan gözler
Uzanmaz ki sırta eller
Çektiğini bilemezler
Geçmez günler gurbet elde
A. Erol Göksu
Bir yanıt yazın