Tuğbam » Şiir » Anlamlı şiirler

Anlamlı şiirler


Bu yazı

tarihinde

tarafından yazılmıştır.

Son güncelleme tarihi:

Bu sayfamızda ünlü şairlerden anlamlı şiirler kısa, anlamlı şiirler uzun, anlamlı şiirler sevgiliye, en güzel anlamlı şiirler, yeni anlamlı şiirler sizler için olanlarını yayınladık.

SEVGİ

Sevgi ışık, sevgi hayat
Kâinatın gizi sevgi
Sevgi umut, sevgi murat
Gönlün gören gözü sevgi

Sevgi huzur, sevgi barış
Sevgi ilmek, sevgi nakış
Sevgi gülüş, sevgi bakış
Gönüllerin közü sevgi

Sevgi bahar, sevgi rahmet
Sevgi kazanç, sevgi servet
Sevgi dostluk, sevgi sohbet
Ömrün tadı, tuzu sevgi

Sevgi güneş, sevgi ateş
Sevgi menzil, sevgi yoldaş
Sevgi Yunus, sevgi Bektaş
Yesevînin sözü sevgi

—-

Gizli Sevda

Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.

Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan.
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız bir de oğlan,

Seni sordu.
Hiç değişmedi, dedim.
Bildiğin gibi…
Anlıyordu.

Mesutmuş, kocasını seviyormuş.
Kendilerininmiş evleri…
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selam söyledi.

——

Aşk Okudum

Ben bu gönül tezgahında
Aşk dokudum, aşk okudum
Erenlerin dergahında
Aşk okudum, aşk dokudum

Her güçlüğü bile bile
Göznuruyla, sabır ile
Yumak yumak, çile çile
Aşk dokudum, aşk okudum

Bir ömür yana yakıla
Yazdığım sığmaz akla
Acımadım kırkdört yıla
Aşk okudum,aşk dokudum

Sevgi insanlığın özü
Odur aydınlatan bizi
Hak yolunda oldum terzi
Aşk dokudum, aşk okudum.

—–

MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek…

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller

SEZAİ KARAKOÇ

—–

BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun

Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..

ATTİLA İLHAN

——

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

Victor Hugo

——

Anlatamıyorum

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum…

Orhan Veli KANIK

—–

Desem ki

Desem ki vakitlerden bir Nisan aksamidir,
Ruzgarlarin en ferahlaticisi senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanlarin en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardim ciceklerin en solmazini,
Topraklarin en bereketlisini sende surdum,
Senden tattim yemislerin cumlesini.

Desem ki sen benim icin,
Hava kadar lazim,
Ekmek kadar mubarek,
Su gibi aziz bir seysin;
Nimettensin, nimettensin!

Desem ki…
Inan bana sevgilim inan,
Evimde senliksin, bahcemde bahar;
Ve soframda en eski serap.
Ben sende yasiyorum,
Sen bende hukum surmektesin.
Birak ben soyleyeyim guzelligini,
Ruzgarlarla, nehirlerle, kuslarla beraber.
Gunlerden sonra bir gun,
Sayet sesimi farkedemezsen,
Ruzgarlarin, nehirlerin, kuslarin sesinden,
Bil ki olmusum.
Fakat yine uzulme, musterih ol;
Kabirde boceklere ezberletirim guzelligini,
Ve neden sonra
Tekrar duydugun gun sesimi gokkubbede,
Hatirla ki mahser gunudur
Ortaliga dusmusum seni ariyorum.

Cahit Sıtkı Tarancı

——

Ansızın

Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça…
Sen evreninde sana seni aratacağım.

Özdemir Asaf

——

FAHRİYE ABLA

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin , dişlerin ve akpak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen fahriye abla

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun fahriye abla

Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı , boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen fahriye abla

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocandamısın
Hala dağları karlı erzincandamısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen fahriye abla

AHMET MUHİP DIRANAS

—–

SENİ YAŞAMAK

Seni her özlediğimde sevgilim,
Gökyüzüne bakıyorum;
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Denizlere bakıyorum.
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Kuşlara bakıyorum.
O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü.
Ve aşkım, seni her özlediğimde,
Adında isyan ediyorum.
Seni özlemek istemiyorum ben,
Ben seni yaşamak istiyorum,
Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum
Ve seni sende görmek sadece…

Behçet NECATİGİL

——

BEKLEYECEĞİM

Aylar geçip yıllar olsa da
Yıllar geçip zaman dolsa da
Aşkın arzuları beni boğsa da
Bir gün seversin diye bekleyeceğim

Bugün nişanlansan, yarın evlensen
Benden başka binbir kişi sevsen
Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
Bir gün dönersin diye bekleyeceğim

Seni beklemekle geçse de ömrüm
Şu fani dünyada kalmasa günüm
Senden uzakta ölürsem bir gün
Ahirette seni bekleyeceğim…

Ahmet Hamdi TANPINAR

Anlamlı şiirler için diğer yazılarımız

  • Sana ihtiyacım var
  • Seninle olmak istiyorum şiiri
  • Bu aralar ben
  • Sevmek gibi şiiri
  • Anlatamıyorum şiiri
  • Hayal gözlüm
  • Zindan gibi karanlık
  • Yemin ettim şiiri
  • Sevgi yetmez
  • Liselim şiiri
  • Siyah gözlerine benide götür
  • Yemin şiiri
  • Bu makale faydalı oldu mu?
    EvetHayır
    Reklamlar

    Bu Yazıyı Paylaş

    Yorumlar

    “Anlamlı şiirler” için 4 yanıt

    1. Nuri Hakan Tataroğlu

      Turizmin Merkezi Antalya
      Türkiye’nin turizm merkezi olmuştur
      Yerli yabancı turistler Antalya’ya dolmuştur
      Antalya’da tatili geçirmek ne hoştur
      Yatlarla yapılır Kaş ile Antalya arası tur

      Serin olur Alanya’daki Damlataş mağarası
      Villalarla otellerle doludur Alanya Antalya arası
      Alışverişlerde geçerlidir daha çok yabancı parası
      Unutur insanlar burada üzüntüyü yası

      Manavgat şelalesinin suyu çok hızlı akar
      Ağustos ayında güneş insanı daha çok yakar
      Esnaf yaz sezonunda elde eder daha çok kâr
      Yerli ve yabancı Tturist eğlenir para harcar

      Alanya kalesinde denizi seyretmeye doyamaz insan
      Zevkli geçer Antalya’da her an
      Yabancı dili olan burada iş bulur her zaman
      Birbirinden güzel yatlarla doludur liman

      Antalya’nın insanı saķin ve sıcakkanlı
      Antalya köy pazarlarında alışveriş çok canlı
      Denizde top oynarken gençler heyecanlı
      Şarampol caddesinde dolaşır yaşlı çoçuk genç ķız ve delikanlı

      Şehrin yüksek tepesindedir güzel Ķaraoğlan parkı
      Diskolarda barlarda söylenir her dilden şarkı
      Sanatçıların çoğunun Antalya’da vardır evi barkı
      Düden şelalesinde sular oluşturmuştur doğal bir arkı
      Akseki’lilerdeticaret yeteneği var
      Yaylalarda yörükler yayarlar davar
      Side’de batan güneşe turistler hayranlıkla bakar
      Saklıkent bölgesinde yazın bile kar var

      Çok nefistir Finike’nin mandalinası portakalı
      Antalya diğer illere göre biraz daha pahalı
      Kalkan ilçesinin kıyıları dantel gibi oyalı
      Kaleiçi’nin tarihi evleri bakımlı ve boyalı

      Halk ozanı KocaHoca Nuri Hakan Tataroğlu gezgin bezgın gurme halk ozanı araştırmacı şair fani bir zat Antalya’yi tanıtmaya çalıştı
      Tatilde geldiği bu yöreye çok alıştı
      Şehri tanıtmak için epeyce çalıştı
      Şehri tanıtmaktan mutlu oldu kafası biraz karıştı

    2. Nuri Hakan Tataroğlu

      Has Bir Yiyecek
      Hem ucuz ve çok yararlı bir besin
      Çocuğu genci ihtiyarı bolca yesin
      Çiğ yumurta içersen düzelir sesin
      Yemesinin çok kolay olduğu kesin
      Tavuğun yumurtası değişik boylarda
      Fazla yemeyin yumurtayı sıcak aylarda
      Cildi güzelleştirir bayanlarda baylarda
      Has bir yiyecektir kahvaltılarda
      İçi sarı ve beyazdır
      Yumurtayı yemek bir hazdır
      Kaz yumurtasını yiyen pek azdır
      Az tüketildiği mevsim yazdır
      Salatalara yemeklere katılır
      Bakkallarda marketlerde satılır
      Bayat ise yenmez çöpe atılır
      Akşamları fazla yersen zor yatılır

    3. Yurdsuz

      Seni cok ama cok sewiyorum ALEVIM…YURDSUZ.

    4. sdcd

      Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
      siyah gözlerine beni de götür
      baharın koynundan koparıp sana
      ipek bir mendile sardığım yüreğimle
      şehzade gülleri gönderiyorum
      umutlar kalıyor;ben gidiyorum.

      Bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini
      kaptanları sorgulayan
      yanından geçen küheylanların
      korku tufanına yakalandığı
      siyah gözlerine beni de götür
      güneş ülkesinden gelen yiğitler
      benzeri olmayan bir dünya kursun
      cellat,ayrılığın boynunu vursun.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir