Tuğbam » Özel Günler » 14 şubat sevgililer günü

14 şubat sevgililer günü


Bu yazı

tarihinde

tarafından yazılmıştır.

Son güncelleme tarihi:

14 Şubat sevgililer günü sayfamızda dünyada ve Türkiyede kutlanan sevgililer gününün önemini ve ne anlama geldiğini sizlere yazmaya çalışacağız. Sevgililer günü sevgilisi olan herkes için geçerli olan bir kutlama zamanıdır ve sevgilisi olmayanlar hariç herkes tarafından kutlanır. Buyrun sevgililer günü ile ilgili bilgiler;

Sevgililer Günü, her yılın 14 Şubat günü birçok ülkede kutlanan özel gün. Kökeni, Roma Katolik Kilisesi’nin inanışına dayanan bu gün, Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bazı toplumlarda “Aziz Valentin Günü” (İngilizce: St. Valentine’s Day) olarak bilinir. Valentine kelimesi, Batı medeniyetlerinde hoşlanılan kişi veya sevgili anlamlarında da kullanılır.

Günümüzde, bazı toplumlarda sevgililerin birbirine hediyeler aldığı, kartlar gönderdiği özel bir gün olarak devam etmektedir. Tahminlere göre 14 Şubat günü, tüm dünyada 1 milyar civarında kart gönderilmektedir. Bunun yanı sıra hediye alımlarından kaynaklı piyasada satışlar artmaktadır.

Şubat ayı ortasının aşk ile ilişkisi antik çağlara dayanmaktadır. Antik Yunan takvimlerinde, Ocak ayı ortası ile Şubat ayı ortasının arasında kalan zaman Gamelyon ayı olarak adlandırılmıştı ve Zeus ile Hera’nın kutsal evliliğine adanmıştı.

Antik Roma’da 15 Şubat, bereket tanrısı Lupercus’un onuruna, Lupercalia günü olarak kutlanmaktaydı. Bu günde, Lupercus’un din adamları tanrıya keçi kurban ederlerdi. Daha sonra kafalarının üstüne koydukları bir parça keçi derisi ile Lupercus’u simgeleyerek, Roma sokaklarında koşturup, karşılaştıkları herkese dokunurlardı. Genç kızlar gönüllü olarak ileri atılır ve bereket tanrısının dokunuşundan paylarını almaya çabalarlardı. İnanışa göre bu dokunuş sayesinde doğurganlıkları kolaylaşacaktı.

Lupercalia bayramının arifesi olan 14 Şubat’ta genç erkeklerin genç kızların isimleri yazlı kura çekerek bayram boyunca ‘çift’ olma alışkanlığı vardı. 469’da Papa bu gayri-Hıristiyan bayramını yasaklayarak sadece kura çekilişine izin verdi. Ancak artık kuralarda kızların değil azizlerin isimlerini yazlıydı.

1908 tarihli Katolik Ansiklopedisi’ndeki eski şehitler listesinde, 14 Şubat gününe kayıtlı, inancı yüzünden öldürülmüş üç tane Aziz Valentine geçmektedir:

Romantik aşk ile Valentine arasındaki bağlantı tarihi dökümanlarda hiç geçmemektedir ve kimi tarihçilere göre sadece bir efsanedir. Valentine’nin onuruna kutlama günü, 14 Şubat 496 yılında Papa Gelasius tarafından ilan edilmiştir.

1969 yılında kilise takviminden Aziz Valentine gününü çıkarmıştır.

14 Şubat, 1800 yıllarda Amerika’lı Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari yönü çok fazla önem kazanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı bir dönem haline gelmiştir.

******

Sevgililer günü adetleri,
Sevgililer günündeki en yaygın uygulama eşe ya da sevgiliye verilen karttır. Bu kartlara sevgi mesajları, aşk şiirleri vs. yazılır.

Özellikle batı medeniyetlerinde, sevgilisi olmayanlar hoşlandıkları kişilere kart gönderir. Alıcı kişi, içinde genellikle “Sevgilim olur musun?” yazan bu imzasız kartın kimden geldiğini bulmaya çalışır.

Sevgililer gününde hemen herkes sevgililerine veya eşlerine bu günün ruhu ile bütünleşen, karşı tarafa sevgilerini anlatan hediyeler verir. Bu hediyelerin başında çiçekler ve çikolata gelir.

Sevgililer Gününü çiftler genellikle başbaşa geçirirler. Başbaşa gidilen romantik bir yemek, ya da evde hazırlanan romantik bir sofra en yaygın kutlamalardandır.

Çiftler, Sevgililer Günü’nün gecesinin de özel olması için çaba gösterirler. Kimi çiftler, bu güne has, cinselliği ön plana çıkarıcı kıyafetler ve iç çamaşırları alırlar. En çok tercih edilen renk, tutkuyu sembolize eden kırmızıdır.

Bunların yanısıra, Sevgililer Günü çok sayıda evlenme teklifinin de gerçekleştiği bir gündür.

Reklamlar

Bu Yazıyı Facebook Twitter Sayfanda Paylaş


Bu yazı

tarihinde

tarafından yazılmıştır.

Son güncelleme tarihi:

Yorumlar

“14 şubat sevgililer günü” için bir yanıt

  1. Caner AKPER

    Avatar ve Sevgi,

    Filmde bir sahne vardır, yolu sevgiden geçen herkesi etkilediğini düşünüyorum. Bu vesileyle herkesin sevgililer gününü kutluyorum.
    ***Neytiri; Jake Sully’e ok atmasını öğretirken öğretmen olarak sully’e yaklaştığı o sahne vardır. İçinde zaten ona karşı sevgi duyan Sully, bu yakınlaşmadan oldukça etkilenir ve onun içindeki aşk ateşini alevlendirir. İçinde kıvılcımın çıktığı o an; ona “Neytiriye” daha dikkatli bakmaya başlar. Bunu fark eden Neytiri biraz geri çekilir ve o da ona anlamlı, sevgili ve derin gözlerle bakmaya başlar. Aşkın ilk ateşi her iki sevgiliyi de sarmıştır artık… O iki çift gözde artık aşkın alevleri vardır.***
    Hani gözler vardır sözleri anlatır, hani sözler vardır gözleri anlatır, bir de aşk vardır Avatarı hatırlatır.
    Kimbilir kaç kişi vardır ki, bu iki sevgilinin ok atarken ki duruşlarını görüntü resmi olarak ve adlarını da rumuzları olarak seçmiş olmasın, şimdiden resimleri aşk mesajlarınının baş köşelerinde durmaktadır.
    Sevgililer günü vesilesiyle siz değerli kardeşlerimle, son zamanların flash filmi Avatarla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Avatar filmini izlemeyenimiz hemen hemen yok gibidir. Çoğumuz bu filmi sevmiştir. Neden sevilmesin ki, orada gördüğümüz bakir doğanın bozulmamış ışıltılı güzelliği, büyük ormanlar, dev ağaçlar, şırıl şırıl akan sular, ışık saçarak uçan böcekler, bu gizemli doğanın koruyucuları gibi yaşayan vahşi hayvanlar, doğayla barış içinde uyumlu bir şekilde yaşayan insanlar, sevginin sadeliği derinliği ve sevgi dolu dünyanın ütopik bir resmi; böyle bir dünyada kim yaşamak istemez ki?
    Siz istemez misiniz? İçinizden, evet deyişinizi duyar gibiyim…
    Mavi renkli yarı insan, maymun kuyruklu, aslan burunlu, kedi kulaklı, vampir dişli bu ırk insanoğlu kadar teknolojik gelişmemiş ama insandan daha insancıl, barışçıl, doğa sever ve hümanisttir. Doğa ile iletişim halinde olup, sade bir yaşamı seçmişlerdir. Ağaçlar bir sinir ağı gibi tüm Pandora’yı sarmış ve doğayla iç içe yaşamaktadırlar.
    Hepimiz böyle bozulmamış bir dünya da, yaşamak istemez miyiz?… Böyle bir dünya var mıdır? Böyle bir dünya gerçek olabilir mi? Amerikalı bir izleyici Avatar filmini izledikten sonra bir siteye aşağıda belirtilen yazdığı mesaj insanların içlerindeki duyguyu adeta dışarı fışkırtır gibidir.
    “Avatar’ı izlediğimden beri depresyondayım. Na’vi ırkını ve yaşadıkları harika dünyayı gördükten sonra onlardan biri olmak istiyorum. Filmde izlediklerimi ne zaman hatırlasam tüylerim diken diken oluyor ve gözyaşlarımı engelleyemiyorum. Eğer Avatar gibi bir dünyada doğacağımı bilseydim intihar ederdim.”
    Tabii ki aynısını tıpkısını hissetmiyoruz ama Navi ırkının yaşadığı gibi bir dünyada yaşamak istiyoruz. Sanki bu dünya düşlerdeymiş gibi bize uzak görünüyor. Bu filmi izlerken sanki yaşadığımız dünyaya birden bire yabancı olmaya başlıyoruz. İçimizi derin bir hayal kırıklığı kaplıyor değil mi? Acaba gerçekten bilincimize bu tür filmlerle sokulan her şey gerçekte böyle mi.? Yoksa film yapımcıları ve senaristler özellikle bize bunu mu aşılıyorlar insanlara.
    Böyle bir dünyayı bizler yaratamaz mıyız? Bu dünyayı bulmak için niye gözümüzü yıldızlara yada göklere dikiyoruz. Niye kendi yaşadığımız dünyayı böyle bir dünyaya çevirmiyoruz. Bu çok mu zor? İnanıyorum ki, bir zamanlar dünyamızda böyleydi. Bu gezegende yaşayan insanlar aralarında altına, toprak zenginliğine, paraya sahip olmak için açgözlülükten savaşlara girişince sonunda geldik bu zamanki dünyanın durumuna. Bu hırsı durduramazsak dünya çöle dönüşecek. Ormanlar düşecek, sular çekilecek ve toprak beslemez olacak. Elimizdeki dünyayı kendi kendimize yok edeceğiz. Sonrada insanı bu topraklardan süpüreceğiz ortadan kaldıracağız. Torunlarımız ve çocuklarımız için yeşil dünya ormanlarla kaplı dünya, bir zamanların hayal meyal hatırlanan efsanesine ve masallarına dönüşmeyecek mi? Gidişat bu yönde değil mi?
    Her geçen yıl binlerce dönüm ağaç yangın ve kesimle yok oluyor. Karşı çıkmak için ne yapıyoruz? Her geçen yıl yağmur ormanları düşüyor durdurun bu katliamı demek için biz ne yapıyoruz? Her geçen yıl çeşitli ülkelerde balinalar yok ediliyor durdurun bu katliamı demek için ne yapıyoruz? Her geçen yıl çeşitli ülkelerde foklar ve kürk hayvanları yok ediliyor durdurun bu katliamı demek için ne yapıyoruz? Her geçen yıl dünyanın çeşitli ülkelerinde bağrında sözde bilimsel deneyler adı altında atom bombaları patlatılıyor durdurun bu işkenceyi demek için ne yapıyoruz? Kusura bakmayın ama hiçbir şey yapmıyoruz bu dünyayı batırdık ama yıldızlarda avatar diye kadim ormanlarla kaplı bir gezegen hayal ettik. Onu özledik ve onun için imrendik. Böyle bir dünyada keşke yaşasaydık dedik diyoruz fakat elimizdeki dünyayı sevmiyoruz. Onu yok ediyoruz bu yok edişe dur diyemiyoruz demiyoruz.
    Gelelim Avatar filmine pandora da yaşayan Navi halkını çok merak ediyoruz değil mi ne güzelde ormanla ve doğa ile barışık halde yaşıyorlar. İmreniyoruz için için. Aslında Navi’ler gerçek hayatta Kızılderililer olarak yaşamışlardır. Navi adı Kızılderili kabilelerinin isimlerinden alınıp değiştirilerek kullanılmıştır. Onların doğa ile uyumlu ve barışık yaşamları dillere destandır. Hani şu ünlü Kızılderili şefi Seattle ‘in Washington’daki başkana yazdığı mektup bütün dünyaca bilinir. Bilinir ama bu doğa sever halkın vahşi olarak görülüp medenileştirme adı altında katledilmesi onu yapan emperyalist güçler tarafından unutturulmak istenmiştir. Sonra da böyle filmlerle gerçekleri saptırmaya kalkmışlardır. Kendileri sözde diyet ödeme yerine geçsin diye Kızılderili isimlerini –“Cherokee:Cip markası, Apache: Helikopter markası ve server ismi, Comanche:Kamyonet markası, Chevrolet yine bir araba markası, Fox: Tv kanalı ve Montauk: Proje adı vb.”– şeklinde kullanarak yapılan katliamları örtbas etme yoluna gitmektedirler.

    Kızılderili şefi Seattle ‘in mektubuna dönüp bir bakalım ne demiş hangi gerçekleri anlatmış. Washington’daki büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş.
    Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız. Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz, öldükten sonra yıldızlar âlemine göç ettiği zaman, doğduğu toprakları unutur. Bizim ölülerimiz ise bu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili, gerçek anasının toprak olduğuna inanır.
    Çünkü bu topraklar bizim için kutsaldır. Nehirlerin ve ırmakların suyu, bizim için sadece akıp giden su değildir; atalarımızın kanıdır aynı zamanda. Bu toprakları size satarsak, bu suların ve toprakların kutsal olduğunu çocuklarınıza öğretmeniz gerekecek. Biz nehirleri ve ırmakları kardeşimiz gibi severiz. Siz de aynı sevgiyi gösterebilecek misiniz kardeşlerimize?
    Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır.
    Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.
    Bir Kızılderili’yim ve anlamıyorum. Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgârın sesini ve kokusunu severiz. Çam ormanının kokusunu taşıyan ve yağmurlarla yıkanıp temizlenmiş meltemleri severiz. Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak, havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir.
    Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi, ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır.
    Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi. Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.
    Gördünüz değil mi, Pandora bu dünyadır. Kızılderili olarak yaşadılar ve filmdeki bir çok gizem/büyü gerçek hayatta da aynen var oldu. Beyaz adam gelip bu toplumu/inancı/büyüyü yok edinceye kadar durum böyleydi. Ormanlar şimdi yoktur. Yok edilmişlerdir. Kalanlarıda dur denilmezse aynı akıbet beklemektedir. Kızılderililer doğa ile barış içinde yaşayan Navi’lerdir. Ne ilginçtir ki Hollywood bunu güzel bir film gibi verince her şey göze hoş göründü. Pandora’ yı sevdik, ormanlarını sevdik doğa ile barışık yaşayan Navi leri sevdik. Peki Kızılderilileri sözde vahşi diye medenileştirme adı altında öldürenlere “Neden bu toplumu yok ettiniz” diye hesap soran ise olmadı. Her şeyi sahtesiyle filmlerde ve üstelik yalan bir şekilde izlemeye devam ettik. Gerçeklere gözlerimizi kapadık. Ama artık uyanma zamanı bu gerçeklere sırtımızı dönersek bizim topraklarımızı da ellerimizden alabileceklerini göremeyiz.
    Filmlerde yalan olan gezegenlere, yalan olan insanlara özeneceğimize bu dünyayı sahip olduğumuz bu ormanları ve bizi besleyen toprağı bu sevgi yuvasına sahip çıkıp korusak nasıl olur. Hem de çok iyi olur.
    Gelin birlik olalım dünyamızı bu sevgililer gününde bundan sonra gerçekten seveceğimize, koruyacağımıza ve sahip çıkacağımıza dair söz verelim. Çünkü başka dünya yok. Çünkü başka yuva yok. Dünyamızı yuvamızı yok etmek için yola çıkan her güce karşı; gücümüzle, sevgimizle, irademizle ve şefkatimizle korumak için söz verelim. Neler yapabilir ve nasıl yaparız diyorsanız. Buyurun sevgi dolu birlikteliğimize buyurun aşkı aziz tutan gönül ustalarının sev sev sev diyen sözlerine. Umut yok mu diyorsunuz.. Pandora’nın kutusundan dünyaya kötülükler saçılmıştı ama bir tek umut kalmıştı dışarı çıkmayan. Ne yapmamız gerektiğini yeniden gönülden düşünün.
    Ancak gerçekten sevgimizle aşkımızla bu dünyaya karşı dürüst olduğumuzda kurtuluş için umut vardır. Bu umutta sizin içinizdedir. Sizleri umutla başlayan gönülde sonlanan yolculuğa bekliyoruz. Gerçekten bu dünyayı ve yaşamı severek yaşadığımız zaman gerçek kurtuluş vardır.
    Buyurun aşkın ve gönülün gerçeklerine.

    Sevgililer gününüz kutlu olsun. Dünya sevgiliniz olsun.

    Gönül Dostları
    http://www.kumtanesi.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir