Politzer sözleri sayfasında, Georges Politzer’in çeşitli konularla ilgili en güzel alıntılarını ve kısa sözlerini okuyacaksınız. İşte Politzer’in ünlü sözleri.
Bir sarayda başka türlü düşünülür, bir kulübede başka türlü.
Bilim bize olayların özünü, esasını verir.
Mutlak bilgi yoktur.
Biz duygulara, düşüncelere, fikirlere gördüğümüz ve duyduğumuz için sahibiz.
Ruh maddeyi yaratır.
Din, insanın sınırlı anlayışlarından doğmuştur.
Son sözleri: Ben sizin kurtuluşunuz için mücadele ettim. siz kurtuluşunuzu öldürüyorsunuz.
Her zaman öğrenilecek bir şey vardır.
Halk son sözü söyleyecektir.
Bütün her şey kendi tersine dönüşür.
Felsefe, içinden belirli bir davranış biçimi çıkartılan genel bir dünya görüsüdür.
Objektif idealizme göre Tanrı bir ideanın tezahürüdür.
Analiz ve sentez birbirlerini içerirler. Gerçekten analiz yapmak, bir bütünün parçalarını bulmaktır.
Tanrı doğrudan doğruya bir karşı devrim silahıdır.
Her iki kavram birbirinin tersi olduğu hâlde, birbiriyle belirlenir.
Entelektüel bağımsızlık, eleştiren zeka, tepkiye boyun eğmek değil, tersine boyun eğmemek demektir.
Felsefe, metafizik bir dünya görüşünün otoritesinden kurtarılmalıdır.
Diyalektik materyalizm, bilimlerden ayrı olamaz. Ancak bilimlere dayanarak gelişebilir; bilimlerin sentezini meydana getirir.
Ruhun kendisi, maddenin en üstün bir ürününden başka bir şey değildir.
Gerçeği (toplumu ve doğayı) değiştirmek istiyorsak önce o gerçeği tanımak gerekir.
Öz varlık, asıl oluş ve evrensel ruh Tanrıdır.
İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen, onların bilinçleri değildir; bu maddi koşullar, onların bilinçlerini belirler.
Ölümün bağrında yaşam vardır.
Tanrı bilimcilere göre toplumun tabiatı ve insanın ruhu değişmez . Bir toplumdaki her değişiklik onların akli zırvalıklarına göre günahtır.
İyi kapitalizm diye bir şey yoktur. Çünkü her kapitalizm sömürücüdür.
Barış uğruna savaş verilmeden, özgürlüğü savunmadan ve bu amaçlar için savaşmaya yarayan düşüncelerin tamamı savunulmadan, emek için mücadele verilmez.
Irkçılık ulusların düşmanıdır. Hitlerciler bunun kanıtını kanlı bir biçimde yaptılar.
Burjuvazi, ayrıcalıklı sınıfının çıkarlarını savunurken, emek gücünün sömürüsü üzerine kurulmuş bulunan egemenliğini unutturmaya çalışır.
Sosyal adaletsizlik ve krizler, kapitalizmin kaçınılmaz sorunlarıdır.
Demek ki din, insan için gayelerine erişmenin bir aracı, hem mutsuzluğunun nedenlerinin bilinmemesine hem belirsiz bir mutluluk özlemine bağlı bir uygulama olarak ortaya çıkar.
Gerçekten, metafizikçiye göre toplum değişmez ve değişemez, çünkü ebedî bir tanrısal tasarıyı yansıtır.
Metafizik kafa bütün değişiklikleri dış müdahelelere açıklamak zorundadır. Yani bunları tabiat üstü nedenlerle (tanrıyı, ahireti yaratır.) ya da suni nedenler ile açıklar.
Biz, duyduğumuz ve gördüğümüz içindir ki, duygu, düşünce ve fikirlerimiz vardır.
Marksizm, hiçbir zaman teoriyi pratikten ayırmaz. Marx, Engels ve onları izleyenler hem birer düşünür hem eylem adamıydılar.
Felsefenin amacının, dünyayı, doğayı, insanı açıklamak olduğunu gördük.
Nasıl olur da sırf bir akıl, maddeyi meydana getirebilirdi? Zamana, oluşa, değişmeye bağlı olmayan, hareketsiz bir ebediyetin dibindeki değişmez bir varlık, nasıl zamanın belirli bir anında dünyayı yaratabilirdi?
Tıpkı kelebeğin kozasından çıkması gibi, sosyalizm de kapitalizmden çıkar.
Toplum yabani bir ormandır ve her zaman da öyle olacaktır. O halde, herkes kendi başının çaresine bakmalıdır. Eğer başkasının seni yemesini istemiyorsan, sen başkasını ye.
İnsan ne iyi ne de kötüdür. Koşullar nasıl yapmışlarsa öyledir.
Bilinç bir organın salgısı değil, beynin işlevidir. Bilinç, safra gibi ya da bir hormon gibi bir şey değildir. Bir eylemdir, bir işlevdir.
İnsan dediğin de nedir ki? Yarı hayvan yarı melek.
Metod, bir hedefe varmaya yarayan yoldur. Descartes, Spinoza, Hegel gibi büyük filozoflar metod sorunlarını büyük dikkatle incelemişlerdir; çünkü gerçeğe varmanın en rasyonel yolunu keşfetmeye büyük bir önem veriyorlardı.
Toplum var oldukça, toplumu meydana getiren çekişmeler de olacaktır.
Materyalizm, yüzyıllardır tanrı kızgınlığının bağnaz korkusuyla ve kurulu düzenin bozulmasına kızacak olanların korkusuyla baskı altında bulunan insan bilincini hürriyetine kavuşturur.
Değişme evrenseldir, gelişme kesintisizdir.
Boyunduruktan kurtulmayı isteyen sömürülen sınıfın çıkarı dünyaya doğrudan bakmaktır. Sömürücü sınıfın sömürüyü sürdürmek için yalana gereksinimi vardır. Devrimci sınıfın ise sömürüden kurtulmak için gerçeğe gereksinimi vardır. Dünyaya doğrudan bakmak Materyalizmdir.
Bir yanıt yazın