Cicero sözleri sayfasında, Marcus Tullius Cicero’nun çeşitli konularla ilgili en güzel alıntılarını ve kısa sözlerini okuyacaksınız.
Acı tanımamış olmak büyük bir acıdır.
Hayat yokuşundan tırmanırken rastladığınız insanlara iyi davranın, çünkü inişte yine onlara rastlayacaksınız.
İşin saçma tarafı, en saçmasını bile filozofun birinin çoktan söylemiş olması.
Anlayış, algılama gücü ve akıl, bilge kişilerde toplanır. Bilge kişiler yoksa devlet de yoktur.
İnsanın en büyük düşmanı, doğrudan doğruya kendisidir.
Her şeyin başlangıcı küçüktür.
En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.
Erkekler şaraba benzer. Geçen yıllar kötülerini eskitir, iyilerini olgunlaştırır.
Adalet hissi insanlarda doğuştan mevcuttur.
Kitapsız bir oda, ruhsuz bir beden gibidir.
Mutlak hak mutlak haksızlıktır.
Ne kadar çok kanun, o kadar az adalet.
Savaşta yasalar susar.
Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere bir araya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu?
Sahip olduğundan fazla bir şey istemeyen insan zengindir.
Kimse sana senden iyi öğüt veremez.
Her şeyin başlangıcı küçüktür.
İnsan kendisini kaybetmeden kendisini bulamaz.
İnsan ne kadar yükselirse, gönlü o kadar alçalmalıdır.
Çalışarak ün kazananların sayısı, doğuştan ünlü olanlardan daha fazladır.
Doğruluk ve sorumluluk sahibi kimse lider olmaya layıktır.
Akıl da bir tarla gibi ekilmeye ve bakılmaya ihtiyaç duyar.
Şeref ve doğruluk adaletin temelidir.
Tarlasını süren kimse, fenalık yapmayı düşünmez.
Geçmiş geçmişte kalmıştır, biz işimize bakalım.
Akıl, işletilirse çevikleşir.
Amacına ulaşmak için bütün gücünü topla!
Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır.
Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur.
Büyük bir yeteneğin kanıtı; duyulardan aklı anımsamak ve düşünceleri alışkanlıklardan ayırmaktır.
Bütün insanlarda ortak olan akıldan hukuku türetmektir.
Her canlı yalnız kendini sever.
Herkes hata yapabilir, yalnız ahmaklar hatalarında ısrar eder.
İçinde kitap olmayan bir oda ruhsuz bir beden gibidir.
İnsan iki şey için doğmuştur; düşünmek ve eyleme geçmek!
İnsan, yaşamının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir.
İyi bir dost ikinci bir “ben” dir.
İnsana: “Kendini bil!” denilmesi, yalnız gururunu kırmak için değil, değerini de bildirmek içindir.
Kendine güven, aklın kesin bir inanç ve güvenle büyük ve gurur verici işlerde kullanımıdır.
Malını kaybeden bir şeyini kaybeder, namusunu kaybeden birçok şeyini kaybeder, cesaretini kaybeden her şeyini kaybeder.
Zeka tıpkı bir tarla gibi ekilmeye ve bakılmaya muhtaçtır.
Birçok insan savaştaki başarıların, barıştaki başarılardan daha önemli olduğunu düşünür ancak bu düşüncenin kırpılması gerekir. Zira birçokları şöhret arzusuyla savaş peşinde koşar.
Zorluklar ne denli büyük olursa, zafer de o denli büyüktür.
Barış ile kölelik arasında çok büyük fark vardır Barış huzur dolu bir özgürlüktür. Kölelik ise yalnız savaşarak değil ölümü bile göze alarak uzak tutulması gereken her türlü kötülüğün en kötüsüdür.
Yalnızca kendimiz için doğmadık ve yalnızca kendimiz için yaşamıyoruz, ülkemiz, dostlarımız ve içimizde bir katılım var.
Sosyal ya da, özel, işle ya da evle ilgili, kendi başına ya da başka birisiyle birlikte hareket ettiğin yaşamın hiçbir kısmı yükümlülüklerden yoksun olamaz; yaşamda ahlaken doğru olan her şey yükümlülüğün yerine getirilmesinden, yanlış olan her şey ise yine yükümlülüğün es geçilmesinden kaynaklanır.
Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.
Son kez söylüyorum: Unutmayın ki imparatorluklar diktikleri çarmıhlarda ancak adaleti sağlayabilirler. Ahlak ve erdem çöktüğünde devleti yönetemezsiniz.
Yasa, yapılacak ve yapılmayacak olanı buyuran yüce akıldır. O doğanın gücüdür, o ruhtur, bilgenin aklıdır, adaletli olanla olmayanın ölçüsüdür.
Bir canlı, doğduğu andan başlayarak, kendi kendine düzen verir ve kendini korumaya, doğasını ve bu doğayı koruyabilecek her şeyi sevmeye bir eğilimi vardır, kendini yıkımdan ve yıkımına yola açacak olan her şeyden uzak tutar. Ve Stoalılar bunu şöyle kanıtlar: hazzı ya da acıyı tatmadan önce yavrular, kendileri için yararlı olanı arayıp, zararlı olandan kaçarlar, doğalarına bağlı olmayıp, yıkımdan çekinmeselerdi böyle olmayacaktı. Öte yandan, kendilerine ilişkin bilince sahip olmasalardı, herhangi bir arzuları olmazdı. Buradan çıkarılması gereken sonuç, kendini sevmenin bir ilke olduğudur.
Cumhuriyet, halkın işidir. Halk, herhangi bir şekilde bağlantılı tüm insan gruplarını değil, ancak hukuk ve haklar konusunda ortak bir anlaşmaya varmış, karşılıklı menfaatlere katılmaya istekli birçok insanın bir araya gelmesidir.
Bir yanıt yazın