Ramazan bayramı, kurban bayramı, dini bayramlar resimleri, e kartları ve fotoğraflarına bu sayfamızda ulaşabilirsiniz.
Bayram nedir?
Açlık. Müthiş bir kelime. İradeyi zorlayan tek şey açlık sınırı. Bu sınırı yakalayabilmek.. Doyuma ulaşabilmek oldukça zor bizim dünyamızda. Hepimiz açgözlü olmuşuz.Takılmışız sınırsızlık ve de özgürlük sevdasına. Gidiyoruz.
Sınırları yok etmişiz. Doyumsuzluk sınırlarını ihlal etmiş, başımızı alıp gidiyoruz. Hedefimizi de bilmiyoruz, mutlu olmasını da bilmiyoruz.. Aza kanaat bitmiş. Çokluklar dünyasına biz de dahil olduk. En çok da çokluklar içinde yalnızlık.
Çocukluğumu anımsadım birden. Ramazan günlerini. Oruç tuttuğum ramazan günlerini, ilkokul sıralarımı anımsadım birden. Okuldan gelip doğru tavuk kümesindeki yumurtaları alırdım . Ne kadar mutlu olurdum.
Evimiz vardı iki katlı, alt katta ekmek yaptığımız boş bir alan vardı. Bir de kümesimiz orada. Okul dönüşü ördek, tavuk, çiçek, kılıç şeklinde kahkeler alırdık orucumuzu açmak için. Öyle ne pastane ne de bu kadar çok market vardı. Hayaldi hepsi hayal.
Horozlu şekerler alırdık okul dağılırken. En çok da fitilli kırmızı paltomu severdim. Terzi dikerdi eşyamızı. LCW, ADİDAS, SLAZENGER, BENETTON marka kıyafetler yoktu. Orucumuzu açmak için bütün aile sofranın etrafına dizilirdik ve de rahmetli ninemin “emir yok” sesini hep duyarım içimden, ramazanlarda iftar sofralarında.
En çok da ramazanda oruç açmak için aile davetlerini hiç unutamam. Öyle restaurantlar da iftar ne gezer. Ayıp derlerdi evinde yemek yapmamışta falanca yere götürmüş derlerdi. Kadın yok mu o evde derlerdi..
Teyzem, dayılarım, halamlar.. Hep sırayla toplanırdık bütün sülale.. Ne sıcak bir kaynaşma. En çok da yoğurtlu patates, dolma türü yemekler hep sofraları süslemişti. Rahmetli dayımın, teyzemde, silindir mangalda pişirdiği kadayıfın tadını hiç bulamıyorum. Sobadan çektiği ateşle ve sade yağla pişirdiği o kadayıf sıcak dostluklardan dolayı daha lezzetliydi sanırım.
Ne kadar çok şey değişti. Yemek yenir, büyükler teravih namazına gider, bütün kuzenler ve amcam sıcak sohbetler ederdik.. Sımsıcak mutluyduk.. Ne TV ne radyo ilgimizi çekerdi. Halamın çocukları çok eğlendirirdi bizi.. Ramazan falan dinlemez illa da şakur şukur oynarlardı. Biri söyler diğerleri oynardı. Güzel günlerdi, sıcak, samimi, içten günlerdi. Hepsi gerilerde kaldı. Sevgi ve dostluk internet kablolarına ve cep telefonları mesajlarına takıldı kaldı. Maalesef bu sonuca geldik bir şekilde.
Oruç insana manevi bir rahatlama getirir. Bunu tadanlar daha iyi bilir.Tutmayanlara lafım olamaz. İnsan nasıl bazen yalnız kalmak isterse, ruhen de bedenen de bu yalnızlığa oruçla yaklaşıyor. Şükür etmeyi ve de kanaat etmeyi en önemlisi iradesini tartıyor.
Bir de bayram öncesi hazırlıkları anımsıyorum. Halen devam eden yuvarlama geleneği, evde hazırlanan çeşitli yemekler, zerde, sütlaç gibi ikramların tadı epey kaçmadı mı? Ev temizliğimizi kendimiz yapardık. Öyle kadın çağırma lüksü hiç yoktu. Herkes evinin kadınıydı. Ne zevk verirdi ama, anlatamam.
Üç gün bayram süresince ne yorulurduk ne, ama surat asmak haddimize mi? Her gelenle ilgilenir ikramda bulunurduk. Sıkılırdık ama ağzımızı açamazdık.
Bir de ilk okulda bayramlarda hep öğretmenlerimin evine giderdim. Zaten aynı mahallede otururduk. Hatırladığım kadarıyla iki arkadaş giderdik hep. Bize; ütülü, üçgen şeklinde katlanmış köşesi işli mendil verirdi öğretmenimiz.
Nasıl da sevinirdik, sevindirirdik o tertemiz giyimli, kültür kokan öğretmenlerimizi. Selpak falan yoktu o zamanlar. Bayram biter, mutlu bir şekilde okulumuza giderdik.
Bayramınızı en içten duygularımla kutluyorum.
Bir yanıt yazın