Tuğbam » Bilgi » Fatih Sultan Mehmet’in Vasiyeti

Fatih Sultan Mehmet’in Vasiyeti


Bu yazı

tarihinde

tarafından yazılmıştır.

Son güncelleme tarihi:

Fatih Sultan Mehmet’in Vasiyeti – Büyük Sultan’ın ibretlik vasiyeti –

Yedinci Osmanlı padişahı ve İstanbul’un fatihi…Eşsiz bir komutan,büyük bir idareci…Şair ve alim padişah Fatih Sultan Mehmet’in tıp ve çevre koruması ile ilgili vasiyeti şöyle;

Ben ki İstanbul Fatihi abd_ i aciz Fatih sultan Mehmet,bizzatihi alun terimle kazanmış olduğum akçelerimle satun aldığım İstanbul’un Taşlık mevkünde kain ve malumu’l _ hudut olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahihi eylerim.

Şöyle ki;Bu gayri menkülatımdan elde olunacak nemalarla İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim.Bunlar ki,ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezerler.Su sokaklara tükürenlerin,tükürükleri üzerine bu tozu dökerler ki yevmiye 20’şer akçe alsınlar;ayrıca on cerrah,on tabib ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasp eyledim.Bunlan ki,ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar bilaistisna her kapuyu vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar;var ise şifası,ya da mümkün ise şifayab olalar.Değilse kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Darülaceze’ye kaldırılarak orda salah buldurulalar.

Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ya da şühedanın harimleri ve Medine_i İstanbul fukarası yemek yiyeler.Ancak yemek yemeye veya almaya bizzatihi kendileri gelmeyüp yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle.

Türkçeleştirilmiş Açıklama Şu Şekilde;
stanbul’un Fatihi, Sultan Mehmet Han’ın ibretlik vasiyeti, Osmanlı Devleti’nin yardımlaşma adabını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

“Ben ki, İstanbul’u fetheden aciz bir kul olan Fatih Sultan Mehmet” diye sözlerine başlayan İstanbul’un büyük Fatihi, Dünyaya ders olacak o ibretlik vasiyeti ile bize sesleniyor.

ON CERRAH, ON HATİP, ÜÇ DE HASTA BAKICI TAYİN ETTİM. BUNLAR, AYIN MUAYYEN GÜNLERİNDE İSTANBUL’U GEZECEKLER! İSTİNASIZ HER KAPIYI ÇALACAK VE İÇERİDE HASTA OLUP OLMADIĞINI SORACAKLAR; VAR İSE, HASTANIN ŞİFA BULMASINI SAĞLAYACAKLAR! DURUMLARI CİDDİ İSE HİÇBİR MASRAF ETTİRMEDEN HASTANEYE KALDIRIP TEDAVİ ETTİRECEKLER!

Yönettiği devlet sınırları içerisinde tek bir vatandaşının dahi aç ve muhtaç duruma düşmesine razı olmayan Fatih Sultan Mehmet, yaklaşık beş yüz yıl öncesinden günümüze mesaj gönderiyor. Yardımların arttığı, açların doyduğu bu mübarek ayda, Sultan Fatih’in şu sözleri “bir elin verdiğini diğer el bilmeyecek” düsturunu en güzel biçimde yansıtıyor.

KÜLLİYEMDE İNŞA ETTİRDİĞİM İMARETHANEDE ŞEHİTLERİMİZİN AİLELERİ VE İSTANBUL’UN FAKİRLERİ YEMEK YİYECEKLERDİR! YEMEK YEMEYE VEYA ALMAYA GELEMEYEN OLURSA, BİZZAT GÖREVLİLER YEMEKLERİ HAVA AYDINLANMADAN, KİMSENİN SOKAKLARDA OLMADIĞI ZAMANLARDA, KAPALI KAPLARLA EVLERİNE GÖTÜRECEKLERDİR!

Osmanlı’da devlet büyüklerinin bu hassasiyetleri, halkta da fazlasıyla vardı. Şehrin farklı yerlerine konulan sadaka taşları sayesinde, ihtiyaç sahiplerinin rencide olmadan ihtiyaçları karşılanıyordu.İstanbulÜsküdar’da bulunan ve ayakta kalan son sadaka taşı, ecdadımızın yardım adabını günümüze taşıyor.

Bu ahlak ve edep anlayışı içindeki Osmanlı’da öyle bir dönemi geldi ki sadaka taşlarındaki paralar taşar oldu. Muhtaçlar kimsenin görmemesine rağmen sadece ihtiyacı kadar parayı alırdı sadaka taşlarından. Alanın vereni bilmediği, verenin de alanı görmediği bu uygulama sayesinde ülkede uzunca yıllar tek bir yoksul bile kalmadı.

Reklamlar

Bu Yazıyı Facebook Twitter Sayfanda Paylaş

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir