Tuğbam » Bilgi » Dünya Aids Günü Nedir

Dünya Aids Günü Nedir


Bu yazı

tarihinde

tarafından yazılmıştır.

Son güncelleme tarihi:

Dünya Aids Günü Nedir – 1 Aralık’da kutlanan ve bizler için hayati önem taşıyan Dünya Aids günü nedir ne anlama gelir bu yazımızda bulabilirsiniz. Buyrun;

1 Aralık Dünya AIDS günü ve izleyen günler hastalığın işlendiği bir hafta olarak anılıyor. Dünya için giderek önemli bir tehlikeye dönüşen ve 22. Yüzyılla birlikte Afrika başta olmak üzere geri kalmış ülkelerde ortalama yaşam süresinin 30’un altına düşebilme beklentisinden olsa gerek ülkemizde de konu ilk kez ciddiyetle ele alındı.

Tarih boyunca her yüzyılın kendine has bir salgına tanıklık ettiğini görüyoruz. Christopher Colombus Amerika’dan döndükten hemen sonra Fransız ordusu Napoli’yi işgal edince şehir bir salgına yakalanmıştı. Fransızlar buna Napoliten Hastalığı, İtalyanlar ise Fransız Hastalığı adını vermişlerdi. Aynı yıllarda benzer bir salgın Kuzey Hindistan’da da görülmüş, bu kez Müslümanlar Hinduları, Hindular da Müslümanları suçlamaya başlamışlardı. Ama çok kişi Frenginin Avrupa’ya Colombus’un gemileriyle ulaştığını söylüyordu. Frengiye yakalananlar tarih boyunca lanetlendiler. Ne de olsa cinsel ilişki ile bulaşan bir hastalıktı. Etken olan mikrobun belirlenmesi için 20. Yüzyıl beklenecekti.

18. yüzyılda beliren Tüberküloz, tamamen aşağı sınıfın hastalığı olarak bilindi. 19. yüzyılda Yahudilerin bu hastalığa genetik olarak dirençli olduğu iddia ediliyordu.
Yine o yıllarda ortaya çıkan Gut Hastalığı ise yüksek sınıfın bir rahatsızlığıydı. Kolera ise Asya’nın Avrupa’nın başına bela ettiği bir hastalıktı. Tamamen geri kalmış toplumlarda görülüyordu.

20. yüzyıl başlarında beliren Kanser ise sigara ile oluşmaktaydı. Dolayısıyla sigara içenler toplum için birer hastalık kaynağıydı. Hitler Kanserin Ari ırkı zedelemek için özellikle oluşturulmuş bir hastalık olduğunu bile iddia etti.

1980’lerde ortaya AIDS çıktı. Önceleri bir çeşit homoseksüel hastalığı olarak biliniyordu. Kökeni Afrika’lılar veya Haiti’lilerdi. Allah’ın günahkarlara verdiği bir ceza olmalıydı. Ama hastalık Amerika ve Avrupalıların da başına bela olunca işin rengi değişti. Yine dünyayı kurtarma görevi onlara düştü. Dünya Sağlık Örgütü AIDS için seferber edildi ve Ocak 1999’da ‘Hangi ülkeden gelmiş olursa olsun HIV/AIDS ile yaşayan insan sınır dışı edilemez, aşağılayıcı muamele ya da ayrımcılık uygulanamaz’ diye deklarasyon bile yayınladı. 2002 Raporunda ise her gün 6000 yeni gencin bu hastalığa yakalandığı ve bu yıl toplam 68 milyon yeni hasta beklendiği belirtildi. Halen dünyada 40 milyon kişinin HIV (+) olduğu ve %95inin gelişmekte olan ülkelerden kaynaklandığı tahmin ediliyor.

AIDS hakkında kısa bir bilgi verelim:

AIDS sözcük anlamı olarak edinsel (sonradan kazanılmış-doğumsal olmayan) bağışıklık yetmezliği sendromu demek oluyor. Bu hastalıkta vücudun bağışıklık sistemi tamamen çöküyor. Bağışıklık sistemi vücudu başta enfeksiyonlar olmak üzere çeşitli hastalıklara karşı koruyan bir yapı olduğu için, kişide yaşamı tehdit eden hastalıklar ortaya çıkmaya başlıyor. Hastalık etkeni HIV virüsü. Enfeksiyon oluştuktan sonra kan tetkiklerinde bu virüse karşı gelişmiş antikorlar aranıyor. Maalesef hastalığa yakalanmış bir kişi hiç bir belirti olmasa da diğer kişilere bulaştırabiliyor.
Belirtiler olarak aşırı kilo kaybı, ciddi akciğer enfeksiyonları, değişik tip kanserler, sinir sistemi hastalıkları sayılabilir. Bu belirtiler bazı kişilerde iki yıl içinde ortaya çıkabilir, bu süre 10 yıla kadar uzayabilir.
HIV (+) kişi demek bu virüsün bir şekilde bulaşmış olduğu kişi anlamına geliyor. Ancak bu kişinin gerçek AIDS tanısını alması kandaki CD4+ T hücre sayısının (virüsün tutunduğu ve yok ettiği bağışıklık hücreleri) mm3 de 200’ün altına düşmesiyle onaylanıyor. Yine kandaki HIV virüsü miktarı da arttıkça kişinin AIDS’e doğru ilerlemesi çabuklaşıyor.
Tedavide amaç kişinin kanındaki virüs miktarını azaltmak. Bir çok hastada 12-16 haftada kandaki seviye önemsiz oranlara kadar indirilebiliyor. Ancak tedavinin gidişi kişilere göre çok farklılık gösteriyor.

Amerika’da son on yılda AIDS’e bağlı ölümlerde bir azalma izlenirken hasta sayısında belirgin bir artış olmuş. Halen 20-30 yaşları arasında 100.000 civarında hasta izleniyor.
Tedavi konusunda çalışmalar devam ediyor. Son uygulama olan üçlü tedaviden başarılı sonuçlar alınmış. ARV adı verilen bu yöntemde uygulama yine de çok zor ve pahalı. Hastalar günde 15-20 tablet yutmak zorunda kalıyor. Aşı çalışmaları şimdilik başarılı sonuçlar vermese de devam ediyor.
Güvenli cinsellik, partner sayısının sınırlı tutulması, kan nakillerinde dikkat ve ortak yaşanılan ortamlarda vücut sıvıları veya kanla temasa etmemeye azami özen gösterilmesi başlıca korunma faktörleri.

Ülkemize gelince..

224 Sayılı Hıfzısıhha Kanununa göre AIDS bildirimi zorunlu bir hastalık ama gizlilik içinde sır saklama ilkesi ihmal edilmeden, isimsiz bildirim yapılması gerekiyor.

Türk Ceza Kanunu açısından AIDS bulaşıcı hastalıklar arasında değerlendirilmediği için hastalara resmi işlem yapılması yükümlülüğü yok.

Sağlık Bakanlığının istatistiklerinde ülkemizde toplam 1429 kayıtlı hasta belirlenmiş. 981 erkek, 448 kadın hasta. Türkiye’de hastalık 1985 yılından beri gözleniyor. Metropol iller ile turistik illerde daha fazla hasta görülmekle birlikte, hasta saptanan il sayısı da 67 lere ulaşmış. Hastaların %20si yabancı uyruklu. Ancak inanılan o ki gizlenen olgular dahil edilebilse rakamlar çok fazla büyüyecek.

Bu konuda tek olumlu gelişme ameliyat için hastaneye yatan her hastaya HIV testi de yapılması. Eğer sonuç (+) çıkarsa, kan hakem hastane olan Refik Saydam Enstitüsüne gönderiliyor. Orada da sonuç onaylanırsa sonrası karışık.

Yine de ülkemiz gerçekten Batı ülkelerine oranla bu konuda emniyetli sayılabilir. Yine de korku yüzünden gizlenen olguların olduğunu ve şimdilik göreceli olarak az da olsa hasta sayısının giderek arttığı unutulmamalı. Ezcümle aman tedbiri elden bırakmayınız.

Reklamlar

Bu Yazıyı Facebook Twitter Sayfanda Paylaş

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir